
Piyasaların dışa açılması
ve sermayenin dolaşımının artmasıyla birlikte çok sık duymaya başladığımız bir
kavram olan bağımsız denetim, ülkemizde sermaye piyasalarına kote olmuş
şirketler açısından 90’lar ve öncesine kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Ancak
Bağımsız Denetim için bir dönüm noktası olarak 2013 yılını referans alabiliriz.
Yenilenen Türk Ticaret Kanunu’yla birlikte, halka açık şirketler, bankalar ve
sigorta şirketleri dışında da bağımsız denetim müessesesi belirli ölçeğin
üzerindeki sermaye şirketleri için de zorunlu olarak uygulanmaya başladı.
Aslında ilk başta belirttiğim üzere ülkemiz için aslında çok da yeni bir konu
değil. Ancak ülkemizde olduğu gibi gelişmiş ülkelerin düzenleyici ve
denetleyici otoritelerinin bile gündeminde olan konu bağımsız denetimin yasal
bir zorunluluk olmaktan öteye gidememiş olması hususudur.
Denetime tabi olan
şirketlerimizin; ortaklar, potansiyel ve mevcut yatırımcılar, kreditörler,
çalışanlar, tedarikçiler, kamu kurumları gibi oldukça geniş bir paydaş kitlesi
söz konusudur. Özellikle şirket ortakları ve kredi kuruluşları işletme
paydaşları arasında ayrı bir öneme sahiptir. Ünlü Alman Filozof Wilhelm Hegel’in
öğrencisine “Beni bir tek sen anladın. Sen de yanlış anladın” dediği
gibi bizde de Bağımsız Denetimin değerini en çok şirket ortaklarının ve kredi
kuruluşlarının anlaması gerekirken onlar da ya maliyet olarak ya da Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun kredi başvurularında aradığı zorunlu bir
evrak olarak anladılar.
Bağımsız denetimin
elbette bir maliyeti söz konusu, Şirket olarak bu maliyete katlanmak
zorundaysak karşılığını da almaya bakalım derim ben.
“Para benim şirket benim
nasıl bir katkı sağlayabilir ki” dediğinizi duyar gibiyim,
katkılarına kısa kısa değinelim isterseniz.
Kredi ve Sermaye
Maliyetlerinin Azalmasına Katkı Sağlar
Şirketlerimizin en temel
sorunlarından birisi de finansman ihtiyaçlarının karşılanmasında zorluk
çekilmesidir. Yurt içi ticari kredilerde yıllık faiz maliyeti %24’lerde.
Kısacası borçlanmak son derece maliyetli. Peki yurtdışından borçlansak nasıl
olur? Yurt dışından firmaların doğrudan veya bankalar aracılığı ile kredi temin
etmeleri elbette mümkün. Bu noktada ilk olarak şirketlerden Türkiye Finansal
Raporlama Standartları’na uygun olarak hazırlanmış ve bağımsız denetimden
geçmiş finansal tabloların ilgili bankaya sunulması talep edilecektir.
İşletmeler açısından
borçlanma maliyetlerinin düşük olması kadar önemli bir başka unsur da
işletmelerin finansman kaynaklarına erişimidir. Günümüzün rekabetçi iş
dünyasında işletmeler kaliteli finansal bilgi sunarak daha düşük finansman
maliyetlerine katlanacak bu durum da onları rakiplerine göre daha avantajlı bir
konuma sokacaktır.
Neden bu yolu tercih eden
çok sayıda şirketten biri de sizin şirketiniz olmasın?
Kurumsallaşmanıza Katkı
Sağlar
Kurumsallaşma; en geniş
ve kabul gören tanımıyla Şirket amaçlarına uygun olarak bir örgüt yapısı
oluşturulması, iş bölümlerinin ve görev tanımlarının yazılı olarak yapılması,
belirlenen bu amaçlar kapsamında şirket iç düzenlemelerinin oluşturulmasıyla
birlikte profesyonel bir anlayışla yönetime geçilmiş olmasını ifade etmektedir.
Bağımsız denetçiler
bilhassa kurumsal yönetimin en önemli savunucularından biri olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bağımsız denetimin kurumsal yönetime katkılarından biri de şirket
yönetiminde yer almayan ortakların menfaatlerini korumasıdır. Bağımsız
denetimle birlikte ortaklar arasındaki haksız ve kasıtlı menfaat elde etme
eğilimi en aza indirilir ve şirketlerin kurumsal yönetimin eşitlik ilkesine
uyum sağlamasına katkı sağlanır.
İşletmenin azınlık dediğimiz
pay sahipleri (günümüz finansal piyasalarında daha teknik ve yanlış anlamaların
önünce geçecek şekilde bu kavram kontrol gücü olmayan pay olarak
ifade ediliyor) dahil paydaşların zamanında, doğru ve eksiksiz bilgi alması
sağlanarak şeffaflık ilkesine uyum düzeyi arttırılır. Şirkette yer alan
sorumlularca yapılan iş ve işlemler bağımsız denetçiler tarafından
sorgulandıkça yanlış uygulamaların tespiti sağlanacak ve hesap verilebilirlik
ilkesine uyum sağlanacaktır. Son olarak ise yapılan denetimler neticesinde
Şirkette yetki devri ve organizasyon yapısının oluşturulması ihtiyacı hasıl
olacak ve bu da Şirketlerin kurumsal yönetimin temel ilkelerinden olan
sorumluluk ilkesine uyum sağlanmasına katkı sağlayacaktır.
Küçük olsun benim olsun
yaklaşımını bir kenara bırakıp, büyük olsun ben içinde küçük olayım
yaklaşımıyla ancak dünyada söz sahibi olabilecek ölçekte şirketlerimiz
olabilir.
Hangi Şirket Yabancı
Yatırımcısı Olsun İstemez Ki?
Yabancı yatırımcının
radarına girebilmek için belli bir kurumsallık seviyesine zaten ulaşmış olmak
şart. Ayrıca, yabancı yatırımcı fikrine sıcak bakıyorsak unutmamalıyız ki
ülkemiz vergi otoritelerine sunmuş olduğumuz finansal tablolar yabancı yatırımcılar
için bir şey ifade etmeyecektir. Bağımsız denetimden geçmiş finansal tablolar
yardımıyla, şirketin gerçek değerini bilmek, öncelikle şirket ortaklarının
pazarlık edebilmeleri için başlangıç fiyatı için yaklaşık bir tahmin imkânı
sağlarken, TFRS’lere uygun olarak hazırlanan finansal tablolar ise yatırımcıya
yatırım yapmak istediği şirket hakkında referans olacaktır. Mesela, güncel bir
gelişmeden yola çıkacak olursak, HepsiBurada’nın ABD’de halka arzını
düşünebiliriz. Türkiye’de kurulu bir şirketin uluslararası düzeyde
anlaşılabilirliği finansal tablolarının uluslararası standartlara göre
hazırlanmış olmasına, finansal tabloların güvenilirliği ise bağımsız denetimden
geçmiş olmasına bağlıdır.
Etkin Bir İç Kontrol
Sisteminin Oluşturulmasına Katkı Sağlar
Bağımsız denetçi yürütmüş
olduğu denetim çalışmaları esnasında şirketlerin iç kontrolleri ve iç
kontrollerin etkinliği hakkında bilgi elde etmek zorundadır. Denetçinin bu
kapsamda yürütmüş olduğu saha çalışmaları ve yapmış olduğu tespitler Şirketlerin
bu konuda kendilerini geliştirmelerine katkı sağlayacaktır.
Etkin bir iç kontrol,
ticari faaliyetlerin temelini teşkil eden alış ve satış gibi önemli süreçlere
ilişkin prosedürlerin belirlenmesine, görevler ayrılığı ilkesinin hayata
geçirilmesiyle şirket içi suistimal ve hırsızlık gibi vakaların azaltılmasına,
muhasebe sitemindeki hataların giderilmesine, zamanında ve doğru mali
tablolarla birlikte yönetimin geleceğe yönelik etkin bir planlama yapmasına ve
karar almasına önemli katkılar sağlayacaktır.
Sonuç Olarak Bağımsız
Denetim
Şirketlerimize sayısız
katkı sağlayan bağımsız denetim müessesesini sadece maliyet olarak görüp,
aldığımız bağımsız denetim raporlarını çekmecenin derinliklerinde mi saklayalım
yoksa alıp inceleyip şirket varlıklarının ve yükümlülüklerinin gerçek değerinin
ne olduğu, şirketin ne kadar kıdem tazminatı yükü ve ne kadar kullanılmamış
izin karşılığının olduğunu ve hangi projeden ne kadar kar elde ettiğini mi
sorgulayalım?
“Raporları alıp
incelediğimizde çok teknik ve karmaşık geliyor” dediğinizi duyar gibiyim. Şirket
yöneticileri “Bu finansal tablolar bir işimize yaramıyor!” diye düşünürken, denetçiler ise “Yaptığımız
işin şirketler nezdinde bir karşılığı yok!” diye söylemlerde bulunuyorlar.
Halbuki şirketin gerçek durumunun ve değerinin tespiti ancak bu finansal
verilerle ortaya konulabilir.
O zaman ilk iş Bağımsız
Denetçinizle bir toplantı organize etmek ve teknik detaylarını sorgulamanız,
tablolarda yer alan rakamları daha anlaşılabilir kılmanız en doğal hakkınız. Gerçekten
de çok merak ettiğiniz, ilginizi çekebilecek ve kararlarınızı etkileyebilecek, yanıtını
almayı istediğiniz birçok sorunun cevabının zaten bu tabloların içerisinde
olduğunu göreceksiniz. Emin olun bu duruma en çok bağımsız denetçiniz
sevinecektir. Kim emek verdiği işe değer verildiğini görmek istemez ki?
Yorum Yap